İçindekiler
Münevver Karabulut’u 2009 yılında vahşice katleden Cem Garipoğlu’nun mezarı DNA teşhisi için dün açıldı. Garipoğlu’nun, 2014 yılında intihar ettiği açıklanırken buna ilişkin tartışmalar yıllarca devam etti. Baba Süreyya Karabulut, “Kızıma olan manevi borcumdu” dedi.
Cem Garipoğlu, İstanbul Bahçeşehir’de bulunan villasında 17 yaşında olan lise öğrencisi Münevver Karabulut’u vahşice katletmişti. Altı aydan daha uzun süre polisten kaçan Garipoğlu, daha sonra teslim olmuştu.
2009 yılında yaşanan olaydan 5 yıl sonra, 2014 yılında Garipoğlu’nun tek başına kaldığı cezaevinde intihar ettiği açıklanmıştı.
Karabulut ailesi, Gariopoğlu’nun intiharını şüpheli bularak mezarın açılması için iki kez savcılığa başvurdu ancak talepler reddedildi.
Geçen yılın kasım ayında baba Mehmet Nida Garipoğlu, oğlunun mezarının açılması için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu.
26 Eylül tarihinde savcılık başvuruyu kabul ederken dün Garipoğlu’nun mezarı açıldı ve cesedi DNA eşleşmesi için Adli Tıp Kurumu’na götürüldü.
SÜREYYA KARABULUT ODATV’YE KONUŞTU
Baba Süreyya Karabulut Odatv’ye konuşarak, “Açıkçası bu caninin intihar ettiğini söylediği günden beri içimde yanan bir ateş vardı ve bu ateş hiç sönmedi. Her gece rüyamda biricik kızımı, Münevver’i görüyorum. Garipoğlu ailesi bize başsağlığı dileklerini dahi iletmedi, taziye dileklerini iletmedi, hiçbir pişmanlık göstermedi. Ama kanlı kanepeden mutlu aile fotoğrafları paylaşıyorlar, kızımı katlettikleri gün her yıl kutlama yapıyorlar, testereli paylaşımlar yapıyorlar. Bunlar insanlıktan nasibini almamışlar” dedi.
“CESEDİN CEM GARİPOĞLU’NA AİT OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM”
Karabulut ayrıca, “Mezarın içerisindeki cesedin Cem Garipoğlu’na ait olmadığını düşünüyorum. Bu mezarın açılması benim kızıma olan manevi borcumdu. Bunu da imkansız görüyordum. Bunu başaran 15 yıldır hiçbir talebi olmadan yanımızda olan, olağanüstü bir hukuki mücadele veren avukatımız Rezan Epözdemir’dir. Onun sayesinde oldu. Allah ondan razı olsun. Bu konuda acılı bir baba olarak Adalet Bakanımız Yılmaz Tunç’a sesleniyorum. Lütfen gerekli hassasiyet gösterilsin, gerçekler ortaya çıksın, geçmişte olduğu gibi usulsüzlükler yaşanmasın. Bu konunun takipçisi olsun. Adalet bakanımıza da teşekkür ediyorum. Kendisine minnettarız. İnşallah Adli Tıp incelemesi neticesinde gerçekler ortaya çıkar. Bu benim kızıma olan en büyük manevi görevim” ifadelerini kullandı.
“15 YILDIR CİDDİ HUKUKİ MÜCADELE VERİYORUZ”
Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, “Adli Tıp Kurumu’nun incelemesini tamamlaması ve raporunu tanzim etmesini bekliyoruz. Maddi gerçeğin ortaya çıkmasını, adaletin tecellisini ve kamu vicdanını rahatlamasını umut ediyoruz. Yaklaşık 15 yıldır ciddi bir hukuki mücadele veriyoruz. Tek talebimiz adalet. Bu süreçte kararlı bir duruş sergileyen, tarihe ve vicdanlara not düşen ve bir hukukçu feraseti ile sorumluluk alan Adalet Bakanımız Sayın Yılmaz Tunç’a da teşekkür ediyoruz” dedi.
POŞET TALEBİ
Cem Garipoğlu’nun mezarından çıkan naylon poşet ve kemiklerin dağınık halde bulunması akılları karıştırdı. Konuya ilişkin savcılığa talep yazısı gönderildi.
Karabulut ailesinin avukatı Rezap Epözdemir’in, Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına yazdığı talep yazısında şu ifadeler yer aldı:
“Tutanağın ikinci sayfası ile sabit olduğu üzere, mezarın iki katlı olduğu, mezarın ilk katının boş olduğu, kaldırılan beton tabakalarının altında bir takım kemik örneklerinin olduğu, bütün kemiklerinin dağınık yani serbest vaziyette olduğu, kemik bütünlüğünün olmadığı, kefen ve cesedi çevreleyen bir bezin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Hakeza, mezarın içerisinde bir adet düğüm içeren 30×30 cm boyutunda şeffaf naylon poşet görülmüştür. Bir başka anlatımla, ceset bütünlüğü mevcut olmayıp kemikler ve kafatası toprak üstünde mezarın değişik yerlerinde bulunmakta, kefen veya cesedi çevreleyen herhangi bir bez bulunmamakta, buna mukabil olarak her nasılsa 30×30 cm boyutunda şeffaf naylon poşet mezarın içerisinde bulunmaktadır. 30×30 cm boyutunda şeffaf naylon poşetin nasıl, hangi koşullarda ve hangi amaçla mezarın içerisinde bulunduğu tarafımızca anlamlandırılamamaktadır. Mezkur 30×30 cm boyutunda şeffaf naylon poşetin mezarın içerisinde bulunması, incelemeye esas alınacak olan kemiklerin ve kafatasının sonradan bir poşet vasıtasıyla mezarın içine konulduğuna dair derin şüphe ve kuşkular uyandırmaktadır.”
Epözdemir’in yolladığı yazıda yer alan talepler şöyle:
“İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 03.10.2024 tarihli, 2024/57605 Talimat sayılı fethi kabir tutanağında betimlenen bir adet düğüm içeren 30×30 cm boyutunda şeffaf naylon poşete Ceza Muhakemesi Kanunu m. 123 ve m. 127 uyarınca el konulmasına,
Mezkur poşet üzerinde başta parmak izi ve DNA olmak üzere gerekli biyolojik incelemelerin, delillerin karartılması şüphesi de göz önüne alınarak evleviyetle yapılmasına karar verilmesini saygılarımızla vekaleten talep ederiz.”
diyekonustu.com
