İçindekiler
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu‘nun tutuklanması siyasetteki dengeleri sarsarken Türkiye ve dünyanın gündeminde Türkiye’nin nasıl bir istikamete doğru gideceği var.
Cumhur İttifakı bir yandan Anayasa’ya göre en geç 2028’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimine aday olamayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın bu engeli aşması için farklı formüllere dair arayışını sürdürüyor, diğer yandan da Erdoğan’ın en büyük rakibi olarak görülen Ekrem İmamoğlu’nu saf dışı bırakarak seçim sonucunu garantilemeye çalışıyor.
Uzmanlara göre ise iktidar bu hedef doğrultusunda baskısını daha da artırabilir.
IstanPol Direktörü ve Mercator-IPC Araştırmacısı Seren Selvin Korkmaz, iktidarın DEM Partive PKK’nın İmralı Cezaevi’ndeki lideri Abdullah Öcalan ile Ekim’de başlattığı süreçten bu yana iç siyasette yeni bir siyasal zemin, yeni bir hat inşa etmek istediğine işaret ediyor. Bu zemin için de yeni ittifaklar yaratmak zorunda olduğunu ve bunu da CHP’yi şeytanlaştırıp DEM Parti ile bir süreç başlatarak yapmaya çalıştığını belirtiyor.

Korkmaz, bunun için AKP ile DEM Parti arasında tam bir ittifak olması gerekmediğini, farklı alanlarda iş birliğinin de yeterli gelebileceğini söylüyor ve artık hem muhalefet ittifakını hem de partilerin ötesine geçip toplumla ittifak kuran CHP‘nin bu gücünün bundan sonra parçalanmaya çalışılacağını ifade ediyor.
Peki iktidar baskıyı hangi yöntemlerle nasıl artıracak?
“CHP’ye kayyum atayabilir”
Korkmaz’a göre “otoriter rejimlerin el kitabına” göre bu sorunun yanıtı açık ve bunu şöyle anlatıyor:
“Ben önümüzdeki süreçte baskının daha artacağını, bir reform ya da bir ferahlama imkanı olmayacağını düşünüyorum. Çünkü bu tarz rejimler ya güvercinleşir ve reformlar yaparlar ya da baskıyı artırırlar. Şimdi biz o fazdayız; İmamoğlu’nun tutuklanması baskıyı artırmanın bir ürünüydü.”
Siyaset Bilimci Edgar Şar da 2016’dan sonra Türkiye’nin siyaset bilimi kuralları ve demokrasinin minimum şartlarını sağlayamayarak “seçimli otoriter rejim” haline geldiğini belirtiyor:
“Erdoğan ilk kez karşısında bir rakiple bu seçim sürecini beraber yaşamak istemiyor ve yargıyı bir araç olarak kullanarak o kişiyi elimine ediyor. Bu daha önce olmamış bir şey Türkiye’de. Ne AKP iktidarları zamanında ne de çok partili seçimlerin yapılmaya başladığı 1950 yılından itibaren olan bir şey.”
Şar, bu nedenle İmamoğlu’nun tutuklanmasının Türkiye siyaseti için olduğu kadar Erdoğan’ın kendi siyasi kariyeri için de büyük bir kırılma olduğuna dikkat çekerek bundan sonra nasıl bir çizgi takip edileceğini anlayabilmek için Erdoğan’ı bu büyük kırılmaya iten nedenin iyi anlaşılması gerektiğini söylüyor:
“2023 seçiminde muhalefet yenilgi alıp kendi içinde parçalandı ve çok sertleşmesine gerek kalmaksızın iktidara uzun yıllar başta kalabilme ve tek seçenek olabilme imkanı doğdu. Ama yerel seçimle 80’lerden beri görülmeyen ciddi bir CHP haritası ortaya çıktı. Nisan 2024’ten itibaren iktidarın karşısında iki seçenek vardı. Ya sertleşecek ya da yumuşayacaktı. Yumuşama dizginleri elinden kaçırması anlamına gelecekti. Sertleşmek tek seçenekti ama bunu yapmak için uygun zaman seçimin hemen sonrası değildi.”
Türkiye gibi bu tarz otoriter rejimlerde iktidar için tehlike arz eden şeyler elimine edilecek oranda bir sertleşmeye gidildiğini söyleyen Şar şöyle konuşuyor:
“Mesela Orban, Macaristan’da çok daha mı demokrat ya da yumuşak olduğu için Türkiye kadar sertleşmiyor? Hayır, çünkü oradaki muhalefete karşı şimdilik sertleşmesi gerekmiyor. Dolayısıyla CHP iktidarın planlarını sekteye uğratacak politikalar oluşturmaya devam ederse ben sertleşme bekliyorum. CHP’ye kayyum da atanabilir.”

Yıldızı parlayan siyasetçiler mi hedef alınıyor?
Korkmaz, son dönemde tutuklanan ya da farklı yargı süreçleriyle karşı karşıya bırakılan HDP eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, CHP İstanbil eski İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve son olarak da İmamoğlu’nun isimlerini sayıyor ve yakın geleceğe dair şu öngörüde bulunuyor:
“Aslında yıldızı parlayanın yasaklandığı, önüne set çekildiği bir rejimden söz ediyoruz. Şu anda böyle bir yapı var. Bu süreçte öne çıkan siyasi aktörlerin önünün kesileceği senaryo devam edebilir.”
DW Türkçe’nin haberine göre: Bu arada son günlerde Ankara kulislerinde Demirtaş’ın bayramdan önce bırakılabileceği yönünde iddialar dolaşırken Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a bu iddialar soruldu. Tunç, yabancı basınla toplantısında Demirtaş’ın hükümlü olarak cezaevinde olduğunu ve yargı sürecinin devam ettiğini söyleyerek herkesin yargı sürecine saygılı olması gerektiğini kaydetti. Tunç bu konuyla ilgili net bir ifade kullanmadı
Şar da bundan sonra iktidarın İmamoğlu’nun içerde olduğunun halk tarafından kanıksanması için çaba harcayacağını söyleyerek bunun için 2016’dan beri cezaevinde tutulan Demirtaş örneğini veriyor.
Erdoğan’dan CHP’ye “büyük turp” tehdidi
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla İBB binasının bulunduğu Saraçhane’de bir hafta önce başlattığı kitlesel protestolar bir hafta sürdü. Bir haftanın ardından “başka bir formata geçileceğini” açıklayan CHP’de de art arda toplantılar düzenleniyor.
Parti Meclisi’nde İmamoğlu’nun 23 Mart’ta 15 milyondan fazla oy ile ortaya çıkan cumhurbaşkanlığı adaylığı resmileştirildi. Meclis Grubu’nda yapılacak oylama ile yeniden İmamoğlu aday gösterilecek. İmamoğlu’nun adaylığı Cumartesi günkü mitingde halk önünde bir kez daha oylatılarak, ilan edilecek.
CHP Parti Meclisi 6 Nisan’daki olağanüstü kurultay kararını da onayladı.
Bu arada yerel yönetimler üzerinde Ekim ayından beri uygulanan iktidar baskısının TBMM’ye de uzanması bekleniyor.
Son olarak CHP milletvekilleri olan Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat ile CHP Yüksek Disiplin Kurulu Başkanı Turan Taşkın Özer de İBB soruşturmasına dahil edildi ve her iki ismin dosyası Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi.
Milletvekillerinin dokunulmazlıkları olduğu için haklarında oluşturulan fezlekeler genellikle teamüllere göre dönem sonuna yani yeni bir seçime kadar bekletiliyor. Ancak iktidarın bu kez fezlekeleri bekletmeyebileceği ve bu iki isme ek olarak CHP lideri Özgür Özel ve başka CHP’li milletvekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına çalışabileceği Ankara kulislerinde konuşulan bir husus.
Cumhurbaşkanı Erdoğan son grup toplantısında “Henüz heybede duran büyük turplar ortaya dökülmedi” ifadesini kullanarak “Heybedeki büyük turplar ortaya saçıldığında bunların, bırakın milleti, kendi yakınlarının suratlarına bakacak yüzleri dahi kalmayacak” demişti. “Büyük turplar” ile neyi kastettiği bilinmezken CHP’yi kriminalize etme çabalarının devam edeceğinin işareti olarak yorumlanıyor.
CHP yola nasıl devam edecek?
Peki iktidar baskısının artması durumunda CHP nasıl bir politika takip etmeli?

Korkmaz, CHP’nin bu kadar büyük bir baskının ve seçmen tepkisinin olduğu bir ortamda itidalli bir dil kurmasının pek mümkün olmadığına dikkat çekerek bunun CHP için yaratacağı riske şöyle dikkat çekiyor:
“Bu sert söylemler şu an için doğru. Özel’in daha yumuşak, daha kapsayıcı sözler söylemesi kendi tabanı açısından daha da olumsuz karşılanacak. Ama bu bir taraftan da iktidarın istediği kutuplaşmaya hizmet edecek. Bu bir ikilem ve İmamoğlu gibi kapsayıcı, her kesime ulaşabilen, dokunabilen aktörü saf dışı bırakarak, CHP’yi sürekli savaşan, sürekli kendi haklarını, kendi pozisyonunu savunan bir parti konumuna itecek.”
Korkmaz’a göre başlarda etkili olan bu mitinglerin çok uzun sürdürülmesi zor ve bu nedenle hedef koyularak, her seferinde bir sonrakinin adresini göstererek yönlendirmeler halk katılımı devam ettirilebilir. Korkmaz’ın dikkat çektiği bir başka nokta ise protestolara toplumun daha farklı kesimlerinin de katılımını sağlayabilmek. Bu hareketlerin dünyanın her yerinde öğrenci hareketi olarak başladığını söyleyen Korkmaz, “Ne zaman etkili oluyorlar? İşçiler, beyaz yakalılar, devlet çalışanları katıldığında. Onları dahil edebilecek mekanizmalar yaratılması daha etki yaratabilir.”
Bu arada Özgür Özel Sözcü gazetesine verdiği demeçte bayramdan sonra İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanması ve bir an önce seçim yapılması için imza kampanyası başlatacaklarını belirterek hedeflerinin Türkiye’de son seçimlerde Erdoğan’ın aldığı oy kadar (27 milyon) olduğunu kaydetti.
diyekonustu.com