MUSTAFA KEMAL İLE HURST HAVZA’DA GÖRÜŞTÜ
İngiliz Subay Hurst Havza’da olup biteni kendi gözleriyle görmek için 1 Haziran’da Samsun’dan yola çıktı. İstanbul’daki İngiliz Komiserliğine yazdığı raporda o günü Hurst şöyle nakleder:
“Ertesi sabah (2 Haziran) Mustafa Kemal Paşa’dan görüşme talebinde bulundum. Ben görüşmemde onun yaptığı şeylerden şüphe beslediğime dair hiçbir belirti vermedim. Biz genel durumu tartışarak, güvenliği arttırmaya yönelik alınacak tedbirleri konuştuk. O, birkaç gün içerisinde Amasya’ya gitmek istediğini söyledi. Merzifon’a gidip gitmemekte şüpheliydi. İç bölgeleri özellikle Trabzon ve Erzurum’u ziyaret etmek istiyordu. Kaymakam Fahri Bey’e de iade-i ziyarette bulunduktan sonra hapishaneyi gezdim. Burada 9 Rum vardı. Bunların tamamı birkaç gün önce tutuklanmıştı. Pek çoğu Taşoluk Rumlarındandı.
Öğleden sonra 1.30’da Havza’dan ayrıldım. Yaklaşık 3 saat sonra Merzifon’a ulaştım. Burada ilgimi çeken pek bir şey yoktu. Yalnız 30-40 kadar iki tekerlekli arabalarla muhtemelen silah taşıyorlardı. Askerler de bunlara eşlik ediyorlardı. Burada Amerikan heyetinde Mr. Getchell, Mur. Marten ve Mr. Pye ile konuştum. Onlar da durumun giderek ciddileştiğini belirttiler.”
Havza’dan ayrılırken Hurst’un içinde “ bir şeylerin döndüğü” duygusu uyanmıştı.
HARBİYE NEZARETİ’NDEN MUSTAFA KEMAL’E TELGRAF
Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa; Mustafa Kemal Paşa’ya 2 Haziran’da gönderdiği telgrafta Samsun’un asayişi hakkında Dahiliye Nezareti’nden gelen yazıyı hatırlatarak silahlı erlerle dağa çıkan üsteğmen Hamdi, ve Gürcü,Laz, Rum çetelerhakkında ne gibi tedbirler alındığını sordu.
Mustafa Kemal, Saltanat Şûrası’nda konuşulan hususlar hakkında Samsun yeni mutasarrıfı Hamid Bey’in getirdiği bilgileri Kazım Karabekir’e yazdı. Şûranın Osmanlı hükûmetine güvensizliği dolaylı olarak anlatan nutuklarla bittiğini, kesin bir karar alınamadığını, hükûmetin zaafa uğradığını bildirdi. “İstanbul’da yeniden bir inkılâp ruhu uyandığı anlaşılmaktadır” dedi.
Şevket Turgut Paşa (ortada), İsmet Paşa (solda), Kazımkarabekir (sağda)
HAVZA’DA HÜSREV BEY’İN ANILARINDA HAVZA’DA 2 HAZIRAN GÜNÜ
İnsanlarımızda asabiyet son kerteye varmış. Haklarını elde edebilmek için gösteri yapıyorlar. Bu durum, her türlü insanî ve medenî duygulardan uzak yalnızca Türkiye’yi yok edip parçalama politikası güden itilaf devletlerini galiba biraz düşündürdü. Haklarımızı savunacak temsilcilerimizi konferansa çağırmakla görünüşte de olsa bize savunma yapma izni verdiler. Sadrazam Damat Ferid Paşa öneriler yaptı. O sadrazam ki, notasında genişletilmiş bir Ermeni özerkliğini benimsiyor, İngiltere korumacılığını isteyen, İngiliz’in tuttuğu tek örgüt olan Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın üyesi bulunuyor.
Müfettişlik; mülki ve askeri makamlara şu önemli iki noktayı bildirme zorunluluğu duydu. Bu vatani bir görevdir. Tam bağımsızlık isteyen doğu vilayetlerindeki çoğunluğun yani Türklerin hakkını çiğnememek için yemin eden ırkın ulusal koruyucusundan doğan istekle, Heyet Başkanı Damat Ferit Paşa’nın kişisel düşünce ve siyasal beklentileri taban tabana zıt. Fransızların Patrie zırhlısı bu heyeti götürecek, 5 Haziran günü hareketleri kararlaştırılmış. Askeri danışman olarak Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa da birlikte gidiyor. Yurtseverliği, yaptırım gücü ve çalışkanlığı bilinen, centilmenliğiyle tanınan bu kişinin inşallah yolda giderken medeni cesareti artar.
Parti düşmanlığı yapamam, derken bir Ermeni’den çok Ermeni, bir Frenk’ten çok Frenklik eden Dahiliye Nazırı, Hürriyet ve İtilaf’ın tanınmış gazetecisi, İkdam’ın eski başyazarı Ali Kemal Bey’in heyet başkanı oluşu yurt ve ulus adına üzüntü verici bir durum. Hele doğru ise Keçecizade İzzet Fuat Paşa’nın danışmanlığı da varsa pek parlak. Bu heyet bir Türk heyeti değil, kozmopolit bir kalabalık.
Mustafa Kemal Paşa’nın bugünkü tarihle kolordu ve valiliklere yazdığı genelge çok önemliydi. Tehlikeyi tümüyle gösteriyor, kişilerin zararlı siyasal görüşlerini açığa vuruyor. Her tarafa, İstanbul’a ulusla direktifler yağdırılmasını öneriyordu. Sonradan öğrendiğime göre Ali Kemal’i Fransızlar istememiş. Keçeci’yi de Ferit Paşa götürmemiş.
Hüsrev Paşa (Gerede)
CANİK MUTASARRIFI HAMİD BEY’İN HATIRATI: SAMSUN’DA İLK GÜNLERİM
Canik Mutasarrıfı Hamid Bey 29 Mayıs 1919 tarihinde görevine başladı. Hatıratında Samsun’daki ilk gözlemlerini şu cümlelerle nakleder:
“Metropolithane önünde, Rum mekteplerinde sayısız mavi beyaz paçavralar dalgalanıyordu. Geceleri her Rum evinden yükselen Yunan marşı, Venizelos şarkısı kulakları yırtıyordu. Hatta Fransız ve Amerikan torpidolarının limana gelişlerinde ellerinde aynı paçavralarla belediyeye girmişler, vicdanı yakan sözler söylemişler, gösterilerde bulunmuşlar.
Rumların çoğunlukta bulunduğu köyler mıntıkasına epeyce zamandan beri jandarma ve hükûmet memuru girememiş, tahsilat yapılamamıştı. Hülasa, devlet kudreti her ihtimale karşı muhafaza altında bulundurulan Hükûmet Konağı’na inhisar etmişti.
Bu acı vaziyet karşısında şaşırıp kalan İslam ahalisi; çeteler teşkil ederek can, mal ve ırzlarının muhafazasını haydutlara bırakmışlardı. Şehir kenarında hiç eksik olmayan çarpışma gürültüsü ve silah patırtısıyla kulaklar artık kardeş olmuştu.
… Liva Rumlarında cephanesi ile birlikte 3.000 kadar silah vardı. Çeşitli bölgelerde en küçüğü 50 kişiden oluşan 12 kadar çete vardı. Ufak bir çarpışma çıktığında o bölgede bulunan bütün silahlar çeteye verilirmiş. Eşkiyanın herhangi bir harekete karşı sığındıkları Karadağ bölgesi pek arızalıdır. Bunlarla mücadeleye girişmeye daha doğrusu memlekette bir harp açmaya ne kuvvetimiz ne de siyasi vaziyetimiz müsaitti. Onun için müsait zamanı bekleyerek vaziyetin akıllıca ve barış yoluyla ıslahını en doğru yol saydım.
Daha ilk ziyaretlerinde İngiliz Siyası Mümessili Hurst ile Askeri Mümessiliği Solter asayişsizlikten bahsettiler ve şikayetlerini Türk çeteler üzerine topladılar. Gerçekten, Türklerin dolaştıkları yerler şehrin civarına inhisar etmekle velveleleri daha fazla olduğu gibi yavuz hırsız vaziyetinde olan Rumların daimi yaygaralarına karşılık Müslümanlar kenara çekilmiş, sessiz sedasız bulunuyorlardı.
İngilizlere.
-Sıra Rumlara gelince himayeye kalkışmamaları şartıyla 15 gün içinde Türk çetesi kalmayacağını söyledim.
Pek büyük bir azim ve katiyetle vaki olan ifadem mümessilleri düşündürdü. Solter, Asayişin tamamen sağlanması için her türlü kolaylığı ifa hatta manevi yardımda bulunacağını söyledi. Hurst da sesini çıkarmadı. İngiliz Askeri Mümessili’ne teşekkür ederek sözünü senet saydığımı, icraatın pek yakında başlanacağını ilave etim. Ertesi günden itibaren faaliyete geçmiş bulunuyordum.
Hamid Bey
KAYNAKÇA:
Andrew Mango, Atatürk / Modern Türkiye'nin Kurucusu, çev. Füsun Doruker, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2016.
Mehmet Okur, “İngiliz İstihbarat Raporlarına Göre 1919’da Samsun’da Genel Durum”, İlkadımdan Cumhuriyet’e Milli Mücadele Sempozyumu, İlkadım Belediyesi Yayınları, , Samsun, 2008, s. 129-141,
Sami Önal, Hüsrev Gerede’nin Anıları, Literatür Yayıncılık, İstanbul, 2002.
Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1993
Gotthard Jaeschke, "Havza 'da Mustafa Kemal Paşa '', Belleten, C. XLVI, Sayı: 1 82 , TTK.
Halit Eken, Kapancızade Hamit Bey, Yeditepe Yayınları, İstanbul,2008.
Dursun Ali Akbulut, “Hamit Bey’in Samsun Mutasarrıflığı Karşısında Karşılaştığı Problemler”, 19 Mayıs ve Milli Mücadele Samsun Sempozyumu, Samsun 16-20 Mayıs 1994, s. 105-113