İçindekiler
Samsun’da yardım, gerçekten ihtiyaç sahiplerine mi gidiyor?
Yoksa bu iş, yıllar önce aynı cemaat evinde soba etrafında ısınmış, aynı “abi”ye selam vermiş, aynı kulüp çatısı altında “rotaryan dostum” diye selamlaşanlar arasında dönüp duran kapalı devre bir dayanışma tiyatrosuna mı dönüşmüş?
Artık bazı kulüpler, vakıflar ve cemaat yapıları arasında bir fark kalmadı: Yardım kolisi hazırlanmadan önce kimin toptancısından alınacağı, kimin tekstilcisinden kıyafet dikileceği zaten kararlaştırılmış oluyor.
Burs mu verilecek?
Evvel Allah, o da “bizim çocuklardan” birine denk geliyor.
Buna yardım değil, kapalı devre sınıf dayanışması demek gerek.
Yardım kutusu gibi görünen şeyin aslında şık paketlenmiş bir fatura olduğunu biliyoruz.
YARDIM DEĞİL, TİCARETİN DUYGUSAL HALİ (!)
Öyle güzel sahneye koyuyorlar ki bu gösteriyi…
Sosyal medyada bir yardım etkinliği paylaşılıyor, arka planda logo, ön planda gülümseyen gönüllüler.
Ama o yardım kutusunun üst köşesinde küçük bir yazı: “XYZ Gıda Sponsorluğunda.”
Peki XYZ kim?
Tesadüf değil: Derneğin başkan yardımcısının kuzeni.
Yani bağış kutusu bir yandan aç karın doyuruyor, öte yandan bir ticari hesap kapatıyor.
Ve işin en ironik tarafı, bu “yardım” faaliyeti aslında “bizim mahallede kalsın” anlayışının ekonomi versiyonu. Parayı da kendi içlerinde döndürüyorlar, yardımı da.
CEMAATLER: YARDIMIN YENİ PATRONLARI
Bu düzenin en profesyonel aktörleri ise artık cemaatler. 2000’lerin “himmet” ağları, bugün “yardım organizasyonu” adı altında yeni bir forma büründü.
Ama mantık aynı:
Yardım, cemaat içinden alınır.
Cemaate verilir.
Cemaate sadık olan dağıtır.
Ve en önemlisi: Dışarıdan kimse girmez.
Gerçekten ihtiyaç sahibi bir aile, eğer “abi”sini tanımıyorsa, “sohbet halkasına” katılmadıysa ya da bir “yurt veya kulüp geçmişi” yoksa…
Kusura bakmasın.
Listeye giremez.
O listenin bir kodu var, şifresi var.
Kapı dışarıdan çalınmaz, içeriden açılır.
YARDIMIN SINIRLARI, CEMAATİN DUVARLARI
Dışarıda yüzlerce aile geçim derdindeyken, içeride yardım konuşuluyor fakat yalnızca “bizimkiler” için. Sanki ihtiyaç bile bir cemaat ve kulüp meselesi olmuş.
Kimin neye ihtiyacı olduğuna artık muhtar değil, cemaat “abi”si, kulüp başkanı ve dernek ağası karar veriyor.
Kimin çocuğu üşüyor, kimin buzdolabı boş…
Bunlar istatistik değil, sadakat puanıyla ölçülüyor adeta.
PEKİ YA DİĞERLERİ!
Diğerleri kim mi?
Yani gerçekten yardıma ihtiyacı olanlar…
Onlar bu sistemin hiç “dışarıya” açık olmayan duvarlarında yalnızca seyirci.
Ne bir form var başvuru için, ne bir duyuru.
Ne de kapıda bir afiş: “Yardıma ihtiyacı olanlar başvurabilir.”
Yok.
Çünkü bu bir yardım sistemi değil, kapalı devre bir sadakat ekonomisi.
PEKİ SONUÇ NE?
Gerçek yardım hâlâ sokakta aranıyor.
Çünkü o afilli salonlarda, süslü ve pahalı giysilerle boy gösterilerek sergilenen yardım şovlarında “yardım” artık sadece bir PR malzemesi.
Samsun’da ihtiyaç sahipleri varsa, o listeye girebilmeleri için tek şartları var:
Bir cemaate, bir kulübe ya da bir kartvizite dokunmuş olmaları.
Yardım değil bu…
Ayrıcalıklı olanların birbirine attığı pasta dilimi.
ASLINDA NE OLDUĞUNU BİLİYORUZ
Bu bir yardım meselesi değil.
Bu bir ekonomik prestij ağı.
Yardım maskesiyle sürdürülen, üyelik kriterleriyle güçlenen ve reklamla büyüyen bir sistem.
Gerçekten muhtaç olanlar için ise bu kulüplerin kapıları sessizce kapalı.
Ne bir form var ne bir duyuru.
Yalnızca “bizim çocuklar” için kurulan bir sistem bu.
Ve kent büyüdükçe, bu çember daralıyor.
Yardım dağıtımında bile sosyal sermaye puanı işliyor artık.
Kime yardım yapılacağına vicdan değil, VIP listesi karar veriyor.
Yarın görüşmek üzere.
Sevgi ve saygıyla…